HASRET
Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri, Ki ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye: Okurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri, Senin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır diye.
YALNIZLIĞIM Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım, Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir. Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir, Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım
Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa, Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi, Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.
Bir camın arkasında açılıyor güllerim, Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı. İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı; Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim
Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde Belki bu mısralarım esecek gönüllerde Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım.
SENİ..
Seni Öyle uzun seviyorum ki seni Ya yaradılışta doğmuşum Ya ölümsüzün biriyim ben...
ÇANAKKALEDE ÖLÜM Sen ölüm, Evlerde pissin ama, Dağlarda iğrençsin.
Sen ölüm, Birinin adı silinir de, Adın geçer ancak.
Sen ölüm, Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da Tutarsın, görürsün oralarda ancak.
Sen ölüm, Ülkelerde kötüsün ya Ülkelerarasıi daha çirkinsin.
Sen ölüm, Sayrılıklardan sonra gelirsin peki, Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle işin nedir?
MAVİ Ağaç taşı anlamaz Gökyüzü MAVİ iken Ağaç susuzluğu anlamaz Gökyüzü MAVİ iken Ben seni Çok sevdiğimi anlarım Gökyüzü MAVİ iken.
BU ELLER MİYDİ? Bu eller miydi masallar arasından Rüyalara uzattığım bu eller miydi. Arzu dolu, yaşamak dolu, Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları Bu eller miydi hayatı o dünyaların. Altın bir oyun gibi eserdi Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi Ki şimdi değmekte toprak olan evlere. El işi vazifelerin önünde Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmus o çizgilerden Falcının saadet dedikleri. O köylü çakısının kestiği yer Söğüt dallarından düdük yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık. Yorganın altına saklanarak Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan Kırmış küçücük şişelerini. Ve her şeyden ve her şeyden sonra Bu eller miydi Allaha açılan !
SÖYLE SEVDA İÇİNDE TÜRKÜMÜZÜ
Söyle sevda içinde türkümüzü, Aç bembeyaz bir yelken Neden herkes güzel olmaz, Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan, dallarla, bulutlarla bir, Ayrı maviliklerden geçmiştir İnsan nasıl ölebilir, Yaşamak bu kadar güzelken?
DESTAN ÖNÜ İşte zamanın karanlığı, gece gibi, Geçer bir gölge komadan. İşte Tanrı nefesli sahiller, İşte Bizans kopmuş Romadan. Sakalları uzamış keşişler sırtında, Bahar halinde bir yük: Sur örülmüs kıyılarda yokluğa taraf, Taşlarla, kiskançlıkla ağır ve büyük.
Eski Istanbul, ruh kadar eski, İnsan daha fazla eskiyemez ki.
Bir boşluk ki göller tadında uzun, Ya hiçe uzanmış vaktimiz, ya hepe. Yedi meçhul üstüne açılmış, Yedi tepe. Haliç, dünya öküzünün boynuzu, hiç kımıldamaz, Kımıldar bir kapalı su. Geçer, asırlar gövdesine, aydınlık, Uyumayanların uykusu.
Eski İstanbul, hatıralardan eski, Göresin usul usul gez ki.
Tarümar olmuş, Daradan, Sardanapaldan anlar. Gemilerle, kervanlarla dolmuş, çırılçıplak, Aşkı kaybedenler, bulanlar. Devir devir kapılarında durmuş, Nesilleri Asyanın, bu bakış ahu diye. Sormuş sıcak rüyasını, Peygamberin orduları, Hu, diye.
Eski İstanbul, eski, Geçmiş günleri kimse söyletemez ki.
Saz nameleri gelir, din uğruna çarmıha gerileceklerden, Belki çarmıhsınız, belki sazsınız. Ölümlerden hangisi gerçek, Anlıyamazsınız. Farkedilmez Doğu ve Batı. Hayaller dolusu cenaze, düşüncelerden. Ayaklarınızın, ayaklarınızın, Ayrılışı yerden.
Eski İstanbul, yakın ve eski Öyle bir ses ki.
NEREYE ?
Nereye sevdiğin benim , inandığım nereye , Rüyaların yarasalar gibi uçuştuğu geceler içinden. Dalgınlığımla hareketlerini seçemiyorum , Varlığının altın kafiyesini arıyorken ben .
Hangi dünyaları dolaştıktı bilmiyorum , O nasıl bir adaydı , nasıl bir deniz . Gök , bir söğüt dalı gibi eğilmişti sulara doğru , Ve eğilmiştik o dal gibi hayata doğru ikimiz .
Kim ellerini alnımda gezdirirken o ten , ses ile , Bana kalbin musikisini verecek , haberi olmadan. Geceyi avuçlarımda siyah bir gül gibi duyuyorum , Ve sen misin bilmiyorum bu gülü bırakan .
Nereye , ey göz yaşlarımın sıcaklığı , Ki başka birisi yok beni duyan . Rüyalar nereye gidiyor , anlamıyorum ; Ve sen nereye gidiyorsun , hatıralardan .
GERİ VERİN Peki alınız sizin Daha istemiyorum Bu el bu ayak Bu duyu bu düşünce Sizin Daha istemiyorum Dallarda göklerde sularda Açılarım bir denklemle uykusuz Belki anlarlar beni Sevindirirler umdururlar ama Sizin Daha istemiyorum
Ta çocukluğumdan beri Yanım sıra yürüyen Sevince acıkınca Konuşunca yazınca duyduğum şey Sizin Daha istemiyorum
Gece koyu karanlıklar büyür Alır tasalarımı yollarda Alır güzelliğimi dağlardan Peki sizin bu doldurduğum boşluk Sizin daha istemiyorum
Hepsi taş toprak orman deniz Işıksızlığını yaşadığım varlık Yokluğunda ağrıdığım ölüler Hepsi hepsi Sizin Daha istemiyorum.
KORKU.. Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin Bu gecelerden ki kalbe aşina Havalarda büyük misafirlikler dolaşıyor. Korkuyorum değerken karanlığın hayatına.
Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin; Bu adamlar ki çalışmakta Sabahın temiz şarkıları, Yükselmiş bayraklar uzakta.
Korkuyorum anneciğim ellerin nerde Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel. garip ninnilerle uyut beni, Korkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel.
GÖNLÜMÜN İNTİHAR ARZUSU Yaprak kokularında akşamı duyuyorum Ki beni yokluk denen yere yaklaştıracak. Yaprak kokularında akşamı duyuyorum Ki alnımda sulardan şarkılardan bir şafak.
Sükûn bir gemi olur, gece bir deniz şimdi Ki yelken gibi açmış yasını gençliğimin. Sükûn bir gemi olur, gece bir deniz şimdi Ki geçer dalgaları içimden serin serin.
Rüzgâr istiyorum ben ruhumun güllerine Ki bir anda yaşasın iç içe rüyalarım. Rüzgâr istiyorum ben ruhumun güllerine Ki dökülsün, dağılsın, yok olsun hülyalarım.
YALNIZCA Çiçeğim, bu yaşamak değil Tek tek Ne geceler bir şeye benzer, ne yollar böyle Tek tek
Kuzular meler mi ıssızlıklarda Kuş uçar mı Kavaklar sallanır mı hiç Tek tek
İşte görüyorsun doğar yavaşça Büyür Çoğalır yıldızlar Tek tek
İşte görüyorsun kıyılarda Başlar maviden Kaplar mor dalgalar denizleri Tek tek
Çiçeğim, olmaz ki dağlar dağ Sular su Ölümler ölüm karanlıklarda Tek tek.
ALLAHA VE BİZE DAİR Allah ne kadar büyüktür, Ekinlere güneş verir çocuğum. Beni mavi sabahlara devreder, Mavi güller gibi uykum.
Allah ne kadar büyüktür, Kuşlar gönderir dallarımıza. Karanlıklar kalbe dolduğu vakit, Nasibi terk ederiz bir yıldıza.
Allah ne kadar büyüktür, Yol verir gemimize denizler üstünden. Garip sonsuzluklar duyarız Sular akarken, bulutlar yürürken.
Ve Allah ne kadar büyüktür çocuğum, Şükrolsun ruhumuz şimdi. Nihayetsiz asırları içinde Bizi tesadüf ettirdi.
ÖLÜ Hangi mahallede imam yok, Ben orada öleceğim. Kimse görmesin ne kadar güzel, Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.
Ölüler namına, azade ve temiz, Meçhul denizlerde balık; Müslüman değil miyim, haşa, Fakat istemiyorum, kalabalık. Beyaz kefenler giydirmesinler, Sızlamasın karanlığım havada. Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım, Ki bütün azalarım hülyada.
Hiçbir dua yerine getiremez, Benim kainatlardan uzaklığımı. Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar, Çılgınca seviyorum sıcaklığımı...
AĞIR HASTA Üfleme bana anneciğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.
Niçin böyle örtmüşler üstümü Çok muntazam, ki bana hüzün verir. Ağarırken uzak rüzgarlar içinde Oyuncaklar gibi şehir.
Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum Ağlıyorsun, nur gibi. Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha Duvardaki resimlerle, nasibi.
Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, Büyüyor göllerde kamış. Fakat değnekten atım nerde Kardeşim su versin ona, susamış.
|
|
|
|
ÇOCUKSUZ GECELER Bu gece beni terk ettin çocuğum Ki hala ellerimde bir şafak. Herkes ölürken son anda Bir gece hatırlayacak.
Birikti serçeler saçaklara Davetler gibi uzaklardan. Ülkeler midir ki varılmaz Uykular içre kalan.
Vaktin saadetiyle durmuş Kağıt gemilerim ve rüzgar. Seyretsin sonsuz hudutları, Harap kalelerinde krallar.
Çocuğum tarlalar sarardı, Nur gibi olgun başak. Herkes ölürken son anda Bir çocuk hatırlayacak.
İLK SUÇ Dağ bıçaklar Erkenden Güzelliğini Gecenin ZAMAN PARILTISI Karanlıklarda, gündüzlerin arkasındayım, Bitmiş ikinci dünya savaşı, uğursuz ve kahraman, Uzakta esir uluslar türkü söyler, Türklügümün farkındayim.
Bir soluk gelmekte karşı gezegenlerden, Vakt içinden inmektedir gölgeler. Toprak üzerinde, atmosferler üzerinde Soğuyan gecemin farkındayim.
Biçimler, evlere, eşyalara rahatça sığmış, Var olmuş var olmayan. Biçimler sonsuzluğa yaklaşmış, Aklımın farkındayim.
Ne ağaçlar uzanmış mevsimlerimce Ne yıldızlar gerçek, aydınlığım kadar. Aşkla kımıldayan küçücük ışıklar uçusur içimde yön yön, Yaşadığımın farkındayım. DÖNÜŞ Askerler dönüyor ihtiyar askerler, Sulhun mavi dağlarından. Kalbimize ne kadar aşina Adımlarında kalan.
Türküler dönüyor nurdan türküler Kağni arabalarından söylenmişti. Karşı bahçeler ki ayna mıdır Nasibi devreder şimdi.
Kuşlar dönüyor sadık kuşlar, Bahar için değil, saçaklarımız için. Dönen mesafesiyle var oluruz Mevsimler arkası güzelliğin.
Gemiler dönüyor garip ve zengin. Garip ve sonsuz sular üzerinde. Gemilerle beraber gelen şey Aydınlıklar gibi yüzer, derinde.
ve bunlar değil de ey gecem, Sen dönüyorsun ellerime, sen. Aşka ve hayata dönüyorum Toprağın bütün ölülerinden
KARA ÇİZGİLER doğada ilk kirlenmedir ülkelere bölünmesi yeryüzünün DOLU SOKAK Ne korkuyorsun Uyanıp geceleri Ölüm yaşayacağını yokedebilir Yaşadığını değil
ÇAKIRIN DESTANINDAN - Vuzuh, el ve ayak halinde onu rahatsız ediyordu.
Karar vermişim, öleceğim, Büyük sular arasında, korkusuz. Nur ile, uzak yazılar ile, Bir muska gibi boynumda kalacak, Bu husus.
Senelerce evvel, tohumların mavi zamanından evvel, Karar vermişim, gece kuşlarının müsaadesinde, Etrafıma boş ve büyük kadehler dizeceğim. Ve seyredeceğim onları sultanlar gibi; Kurumuş ölülerin içmek hevesinde.
Havadan hafif ve bazı kadınlardan daha eski, Çırılçıplak doğduğumuza dair; Cihan boyunca, şehirlerle, dağlarla devam eden, Vaktin nebatlarla sallanan güzelliği, Bir yadigarlik ki bilinir.
Aklın zina olduğu yerde, Taşlar, odunlar gibi yavaş. Tarihin beyaz ve aydınlık havasından, Karar vermişim, öleceğim, Büyük hayvan iskeletleriyle sırdaş. GÜNLERDE Geçip gideceksin Karanlığın Nereye götürdüğünü bilmeden hiç
Analar kızlar nineler oğullar Daha da üzülürken sızlarken Güzelleşirken daha da
Dönerdi değil mi her akşam Kurdu andıran dağ doruğunda Kuzey yıldızı
Verirdi ya Anılarındaki kırmızıyı Ağaçlar her kirazında
Sevmez miydi oğlanın esmerliğini İnince perdeler Kız geceleyin
Emekli nasılda bomboştu kahvede Anlatırdı gözleri ıslak Elleri uykulu
Bir çağrısı yokmuydu ha Gün doğar doğmaz Yeni otomobillerin
Kötüydü biliyorsun Gazetedeki yazılar Savaşlardan ekmekten kiralardan ötürü
Sen geçip gideceksin Bütün aydınlığı Böylece bırakıp
SİMGELERDE YÜZLER Bir ışık üstünde gelir Gelir o Işırsın Seversin yeri göğü Uyanmış tutsaklar çağrısına dek. Dolar da Dolar da yüreğine tohumların davranışı Uzarsın Bir anıdan bir geleceğe gövermişcene.
Gelir de bir uykusuza su Gelir bir orman uyanık yellerden. Gider hele Yıldızların Gider hele göllerin yalnızlığı Kalırsınız Yaptıklarınızla yüz yüze, çırılçıplak.
Almıştınız Vurmuştunuz Ovalar başak çoğalımıyla doluydu, Derelerde vardı bilinmez anıların gücü Ağaçların yemişleri sizin ağırlığınızdaydı, Çalmıştınız Öldürmüştünüz çünkü.
Bir sorgu günü değil anlamak günü Gözleriniz açılsa Maviden Açık kalsa ağzınız kandan şimdi Sizi bağışlamaz yeraltı otları bile Almaz yılan uykuları bile düşlerinizi sizin Siz dikeysiniz, siz hamsınız. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
0 yorum :
Yorum Gönder